Yeni bir dil öğrenmek için VAK (GİD) eğitim modeli
Gece mi gündüz mü, sessiz mi müzik eşliğinde mi, okuyarak mı dinleyerek mi daha verimli öğrendiğimizi yukarıdaki özelliklerimiz belirler.
Sosyal varlıklar olarak çevremizdekilerle irtibatımızı temin eden iletişim kanallarımız farklılık teşkil eder. Kimimiz gördüğümüz görüntüden, kimimiz duyduğumuz sesten, kimimiz ise aldığımız kokudan çok etkileniriz. Bu hayatımızın her alanına aittir. Hangi filmi, şarkıyı, kıyafeti seçtiğimizden tutun da hangi insanlarla arkadaşlık ettiğimize kadar. Yani diğer insanlarla iletiştiğimiz zaman hangi kanalı daha çok kullandığımızı biliyor olmamız işimizi bir hayli kolaylaştırır. Aynı şey eğitim için de geçerlidir. Bir insanın görsel mi, işitsel mi, dokunsal mı ağırlıklı olması onun öğrenme metodunu da belirler. Gece mi gündüz mü, sessiz mi müzik eşliğinde mi, okuyarak mı dinleyerek mi daha verimli öğrendiğimizi yukarıdaki özelliklerimiz belirler. Öncelikle iletişim kanallarına göre insanların hangi farklılıklara sahip olduğunu ele alırsak hangi metotları kullanmamız gerektiğini kolaylıkla ortaya çıkarmış oluruz. Öyleyse başlayalım.
Görsel alım (G)
Görsel insanlar hızlı konuşur ve konuşma sırasında ellerini çok kullanırlar. Bu insanlar için görsel estetik çok önemli olduğu için giyim kuşamlarına dikkat ederler. Gördüklerini kolay kolay unutmaz ve başkalarına bir konuyu anlattıkları zaman da görsel canlandırma yöntemlerini sıkça kullanırlar (ellerini fazla kullanmalarının nedeni de budur). Düşündükleri zaman genellikle yukarıya doğru bakarlar. Eminim hepimizin okul hayatında öğretmenlerimiz soru sorduğu zaman tavana bakan sınıf arkadaşlarımız olmuştur. Çünkü hatırlamak için, daha önce gördüklerini bu şekilde tararlar. Görüntüye karşı hassas oldukları için ışıklı ortamlarda uyumaktan hoşlanmazlar. Küslük yaşadıkları kişileri kesinlikle görmek istemezler. Başkalarının genellikle ne yaptığı ile daha çok ilgilenir.
İşitsel alım (İ)
İşitseller daha yavaş ve detaylı konuşur, bir türlü sadede gelemezler. Bazen başladıkları konuları çok fazla detaylandırdıkları için konuşmalarının başını unuttuklarına dahi şahit olabiliriz (‘‘Neden bahsediyordum ya ben?!’’). Duyduklarını çok iyi hatırlar, dinlemekten (özellikle sesli kitaplar) zevk alır ve çok konuşurlar. Düşündükleri zamansa kulak hizasında yan taraflara bakmaya meyillidirler. Sese karşı hassasiyetleri olduğu için dikkatlerini dağıtan gürültülü ortamları çok sevmezler. Küs oldukları kişilerin seslerini duymak kendilerini aşırı derecede rahatsız edebilir. İletişimde oldukları insanların ne söyledikleri daha önemlidir onlar için.
Dokunsal alım (D)
Dokunsallar diyafram nefesi aldıkları için çok daha yavaş konuşur ve uzun, sık esler verirler. Elleri kolları pek ‘‘dinç durmaz’’, sürekli etrafındaki insanlara dokunma ihtiyacı hissederler. Yüksek enerjiye sahipler ve sürekli bir hareket içindedirler. Düşündükleri zaman aşağıya bakarlar. Dokunsal öğrencilerin ders sırasında soruya cevap veremedikleri zaman gözlerini yere dikmelerinin nedeni genellikle budur. Koku ve tat duyuları çok hassastır. Bu tarz insanlar için karşılarındakilerin onlara ne hissettirdiyi daha önemlidir.
Algı duyuları öğrenmeyi nasıl etkiler?
Son olarak bu algı kanallarımızın eğitimde ne gibi etkileri olduğuna göz atalım. Yukarıda bahsettiğim özellikleri ele alırsak görsel insanların daha çok okuyarak, zihinlerinde canlandırarak, dersleri dikkatle izleyerek başarıya ulaşma olasıklıklarının daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu kişiler için öğrendiklerini düzenli ve tertipli bir şekilde not almak çok önemlidir. Notlarında renkli kalemler, grafik, şema ve semboller kullanmaları odaklanmalarına ve konuyu zihinlerinde daha iyi canlandırmalarına çok yardımcı olacaktır. Özellikle yabancı dili ele alırsak çok okuma yapmalarını, kelime ezberlerken daha çok odaklanmalarını sağlamak için farklı renklerde kalemler ve kağıtlar kullanmalarını tavsiye edebilirim. İşitsel insanlar ise ders sırasında notlarını daha çok ses kaydı şeklinde alıp daha sonra tekrarlar sırasında döne döne dinlerlerse konuyu daha hızlı ve kalıcı bir şekilde benimserler. Dinleme anlamaya daha çok ağırlık verip, okumalarını sesli bir şekilde yaparlarsa verimlilik daha yüksek olur. Yabancı dilde konuşmalarını geliştirmek için en iyi yöntemlerden biri konuşmalarının ses kaydını veya video görüntüsünü alıp daha sonraki zamanlarda bunların üzerinden geçerek analiz yapmaktır. Dokunsal insanlar için ise faaliyet içerisinde öğrenme yapmak daha çok tavsiye edilir. Oturarak öğrenme sırasında sıkılıyorlarsa dinleme anlamalarını veya okumalarını yürüyerek, odada volta atarak yapabilirler. Kelime ezberlemeyi ise kendi kendilerince veya arkadaşları, aile üyeleri ile eğlenceli oyunlar şeklinde yapmalarında fayda vardır. Ayrıca gün içerisinde gerçekleştirdikleri eylemleri yaparken bunları kendi kendilerine yabancı dilde basit cümlelerle söyleyebilirler. Mesela, çay almak için mutfağa giden birisi İngilizce ‘‘I will take a cup of tea’’, dişlerini fırçalayacağı zaman ‘‘I have to brush my teeth’’ gibi sade cümleler kurabilirler.
Son olarak, dil öğrenmenin - hangi dil olduğu farketmeksizin - bolca pratik, tekrar ve verimli yöntemler kullanarak sabırlı bir şekilde çalışmaya dayandığını unutmamak gerekir. Hepinize başarılar dilerim.