Herkesin Bilmesi Gereken İngilizce Aşk Deyimleri
İster bir aşk şiiri yazıyor olun ister ruh eşinize aşkınızı ilan ediyor olun, sevgilinizi gerçekten etkilemek için kelime dağarcığınızda birkaç deyim bulundurmalısınız. İngilizce deyimleri ve kalıpları doğru şekilde kullanabilmek, dil becerilerinizi geliştirir ve İngilizceyi anadiliniz gibi konuşmanıza yardımcı olur.
Aşk deyimleri
Fall in love
En önemlisiyle başlayalım: Aşka düşmek yani aşık olmak (to fall in love). İngilizce de dahil olmak üzere pek çok dilde “aşka düştüğümüzü” söyleriz. Bu ifade büyük olasılıkla romantik duyguların öngörülemeyen ve istemsiz doğasından kaynaklanmaktadır. Bu terim, aşkın bizi hazırlıksız yakalayan duygusal bir etki olduğu, kontrol edilmesi veya tahmin edilmesinin zor olduğu fikrini yansıtıyor; tıpkı bir düşüş gibi… Kendiliğinden gelişen ve öngörülemeyen bir düşüş.
I think I’m falling in love with her.
Sanırım ona aşık oluyorum.
Fall head over heels in love
Bu da bir önceki deyim olan aşka düşmeye benzer ancak biraz daha abartılısıdır. Tepeden tırnağa aşık olmak şeklinde de çevrilebilir. Öyle bir aşk ki sadece yüreğinizde değil vücüdunuzun her hücresinde sadece o vardır.
He hasn’t stopped talking about her, he’s fallen head over heels in love.
Sürekli ondan bahsediyor. Ona sırılsıklam aşık.
Love at first sight
İlk görüşte aşka inanır mısınız? Birini ilk gördüğünüz anda ona vurulduysanız bunun adı ilk görüşte aşktır.
I knew she was going to be my wife the second I laid eyes on her. It was love at first sight.
Onu gördüğüm ilk saniyede ilerde eşim olacağını biliyordum. Bunun adı ilk görüşte aşktır.
Love is blind
Bu ifade de oldukça popülerdir. Burada anlatılmak istenen bir kişiye dış görünüşüne bakarak değil kişiliğine bakarak aşık olduğumuzdur. Aşkın gözü kör olduğu için aşık olduğumuz kişinin dış görünüşü bizim için önemli değildir.
He’s not my usual type, but maybe love really is blind.
Aslında pek tipim değildir ama belki de gerçekten aşkın gözü kördür.
Aşk ve ilişkiler ile ilgili deyimler
Puppy love
Bu ifade (puppy love) 1960’larda hit olan bir şarkı sayesinde meşhur oldu ve o günden sonra birçok şarkıcı tarafından kullanıldı. Puppy love deyimi gençler (ergenlik yılları) arasındaki aşkları ya da “ilk aşkı” anlatmak için kullanılır. Duygusal yoğunluğu fazla, yetişkinlere özgü olgunluktan uzak ve kısa ömürlü aşklar.
My sister and her boyfriend have a bad case of puppy love.
Kız kardeşim ile erkek arkadaşı arasında kötü bir gençlik aşkı yaşandı.
To be smitten
Bu deyim Ortaçağ İngilizce’sinde kullanılan ve “vurmak” anlamına gelen “smitten” kelimesinden türetilmiştir. “to be smitten” yani “vurulmak” deyimi birisi ya da bir şey tarafından tamamen ele geçirilmek durumunu belirtir. Duygusal anlamda vurulmuşçasına bağlanmayı ya da çaresizliği belirtir.
He thinks the world of her, he’s totally smitten.
Dünyayı ondan ibaret sanıyor ona tamamen vurulmuş.
Love birds
Aşk kuşları ya da muhabbet kuşları “love birds” terimi birbirinden ayrılmayan kuş türlerine kinaye yapmaktadır. Kumru ve muhabbet kuşu gibi kuş türleri birbirlerinden hiç ayrılmaz, birbirlerine sürekli ilgi gösterir asla yalnız gezmezler. Bu deyim de metaforik olarak birbirlerine karşı benzer davranışlar sergileyen, uyum içinde olan ve hiç ayrılmayan çiftleri tanımlar. Birbirine yürekten bağlı ve kendisini eşine adamış çiftleri tanımlamak için gerçekten harika bir tabir. Sizce de öyle değil mi?
Look at those love birds, they can’t keep away from each other!
Şu aşk kuşlarına bak birbirlerinden hiç ayrılmıyorlar!
Aşk ve flörtleşme üzerine deyimler
Set people up
Birine tuzak kurmak anlamına gelen “set somebody up” deyimini duymuş olabilirsiniz. Fakat bu ifadenin tek anlamı bu değildir. “To set two people” ifadesi iki kişiyi sevgili olmaları için tanıştırmak yani çöpçatanlık yapmak anlamına da gelir. Çöpçatanlık yapmak için habersiz bir buluşma ayarlamalısınız…
I think she’d get on really well with my brother. I’m going to set them up.
Sanırım kardeşimle çok iyi anlaşacaklar. Onları bir araya getireceğim.
Blind date
Görücü usulü buluşma (blind date - kör randevu), buluşacağınız kişiyi önceden görmediğiniz ve hatta kim olduğunu bile bilmediğiniz bir buluşmadır. Tamamen yabancı biriyle yapılan bu görüşme, genellikle her iki kişinin birbirine uyum sağlayacağını düşünen ve bu nedenle birlikte olmalarını isteyen ortak arkadaşlar tarafından düzenlenir.
We met on a blind date and have been together ever since.
Görücü usulü tanıştık ve o günden beri birlikteyiz.
Be an item
İki kişi romantik bir ilişki yaşıyorsa bunu “çıkmak” olarak tanımlarız. “Item” kelimesi “öğe” anlamına gelse de burada anlam genişlemesine uğrayarak iki kişinin tek bir kişi gibi olduğunu vurgulamak için kullanılır. İlişkisi olan çiftleri tanımlamak için giderek yaygınlaşan bir tabirdir.
Luke and Samantha are an item now, although they haven’t told everyone yet.
Luke ve Samantha çıkıyor fakat henüz bunu kimseye duyurmadılar.
Hold a flame for someone
Bu deyim, romantik bir ilişkinizin olmadığı birine karşı duyduğunuz sevgi veya şefkat duygusunu anlatır. Aynı zamanda karşılıksız gizli aşkı da anlatır. Birisine “ateş tutuyorsanız”, genellikle hislerinize göre hareket etmezsiniz.
She won’t admit it, but I think she holds a flame for Paul.
İtiraf etmese de Paul’a karşı gizli bir aşk besliyor.
Evlilik ile ilgili romantik deyimler
The honeymoon period
“Honeymoon period” terimi, yeni evlilerin birlikte romantik bir tatile çıktıkları, evliliğin ilk dönemi olan ve “balayı” olarak bilinen dönemi ifade eder. Günümüzde sadece evli çiftler için değil tüm romantik ilişkiler için kullanılıyor. Bir ilişkinin bu erken aşaması, yoğun tutku ve heyecan duygularıyla öne çıkar. Bu aşamada çiftler birbirlerini daha iyi tanıdıkça ve aralarındaki bağı keşfettikçe artan bir yakınlık ve şefkat duygusu yaşarlar. İlişki ilerledikçe bu duygular azalabilir veya en azından durgunlaşabilir.
They’ve seen each other every day for a month, but we’ll see if it lasts after the honeymoon period.
Bir ay boyunca her gün bir aradaydılar bakalım bu durum balayı bittikten sonra devam edecek mi?
Pop the question
Evlenme teklif etmek, birinin (genellikle erkeğin) dizinin üstüne çökmesi ve partnerine benimle evlenir misin sorusunu sorması anlamına gelir. Bu bağlamda “pop” kelimesi, birçok evlilik teklifi sürpriz olduğundan, ani veya beklenmedik bir eylemi çağrıştırdığı için kullanılmaktadır.
They’re going to Paris, and he’s going to pop the question under the Eiffel Tower.
Paris’e gidecekler ve ona Eyfel Kulesi’nin altında evlilik teklif edecek.
Tie the knot
Evlilik teklifinden sonraki aşama dünya evine girmek yani evlenmektir. “Tying a knot” (düğümü bağlamak) ifadesi birbirine bağlanmış olmayı belirtir. Bu ifade Kelt geleneğindeki nikah törenlerinden gelmiş olabilir. Bu geleneksel evlilik törenlerinde çiftlerin birbirlerine verdikleri sözü tutacaklarını anlatmak için elleri ip yardımı ile birbirine bağlanmaktadır.
I can’t believe they’re tying the knot. I thought they had only just met.
Evleniyor olduklarına inanamıyorum. Henüz yeni tanıştılar sanıyordum.
Özel kişiler için aşk ifadeleri
Aşağıda eşinize ya da sevgilinize karşı kullanabileceğiniz hoş sözleri bulabilirsiniz:
My one true love
Aslında bu bir deyim değil ancak doğrudan ifade ettiği şekliyle kullanımı bir deyimi çağrıştırmaktadır. Hayatınızdaki en sevdiğiniz kişiye bu şekilde seslenebilirsiniz. Dahası bu kişi eşiniz ya da sevgiliniz olmak zorunda değil en yakın arkadaşınız ya da kızınız da olabilir. Bu ifadeye çok benzer diğer bir ifade ise “my one and only” yani “biriciğim”dir.
Sabrina, you’re everything I need and more, you’re my one true love.
Sabrina sen ihtiyacım olan tek şeysin sen benim tek gerçek aşkımsın.
The love of my life
Hayatımın aşkı (the love of my life) eşiniz için kullanabileceğiniz bir başka deyimdir. “One true love” deyimi gibi bu ifade de karşıdaki kişinin diğer herkesten önemli olduğunu belirtmek için kullanılır.
I’ve never known a feeling like this, I think she’s the love of my life.
Daha önce hiç böyle hissetmemiştim, sanırım o benim hayatımın aşkı.
The one that got away
Bu deyim, ilişkiler bağlamında kullanıldığında, romantik bir bağ kurulabilecek ama herhangi bir nedenle kurulamayan birini anlatır. Ayrıca kısa sürede biten bir ilişkideki partnerizi tanımlamak için de kullanılabilir. Kaybettiğiniz kişiye karşı hâlâ hisleriniz olabilir veya koşullar farklı olsaydı neler olabileceğini merak ediyor olabilirsiniz.
If I hadn’t moved away, who knows what could’ve happened? For me, he’s the one that got away.
Taşınmamış olsaydım kim bilir neler olacaktı? Belki de elimden kayıp gitti.
My heart and soul
Bu metaforik ifade, eşiniz veya partneriniz hakkında konuşmanın başka bir yaratıcı yoludur. Bu söz karşıdaki kişiye karşı güçlü duyguları, bağlılığı ve adanmışlığı ifade etmenin mecazi bir yoludur. Eğer onlar “kalbiniz ve ruhunuzsa” bu onların sizin bir parçanız olduğu ve dolayısıyla sonsuza kadar sizinle birlikte olacağı anlamına gelir.
I can’t imagine life without him, he’s my heart and soul.
Onsuz bir hayat düşünemiyorum, o benim hem kabim hem de ruhum.
Other half
Diğer yarınız adı üstünde sizi tamamlayan kişidir. Sizi öylesine tamamlar ki o olmadan hep eksiksinizdir. Buna benzer ama bundan daha kuvvetli diğer ifade ise “my better half” yani “benden daha iyi olan diğer yarım” ifadesidir. Yani eşiniz sadece sizi tamamlamakla kalmaz aynı zamanda kendinizden daha değerlidir.
I’m going out with my other half, just the two of us, for a change.
Diğer yarımla (eşimle) dışarı gidiyorum, sadece ikimiz, biraz değişiklik olsun.
I’d like to introduce you to my better half, Annabel.
Sizi diğer yarımla (eşimle) tanıştırmak istiyorum; Annabel.